9,99 €
inkl. MwSt.

Versandfertig in über 4 Wochen
payback
5 °P sammeln
  • Broschiertes Buch

Kuvayi Milliye Saat 21-22 Siirleri Dört Hapisaneden Rubailer Türk siirinin cizgisini degistirmis, cok yönlü, evrensel boyutlu bir sair ve yazarin bu basim icin yeniden gözden gecirilmis, kaynak metinler esas alinarak düzeltilmis külliyati... Tadimlik Biz ki Istanbul sehriyiz, Seferberligi görmüsüz Kafkas, Galicya, Canakkale, Filistin, vagon ticareti, tifüs ve Ispanyol nezlesi bir de Ittihatcilar, bir de uzun konclu Alman cizmesi 914ten 18e kadar yedi bitirdi bizi. Mücevher gibi uzak ve erisilmezdi seker erimis altin pahasinda gazyagi ve namuslu, caliskan, fakir Istanbullular sidiklerini…mehr

Produktbeschreibung
Kuvayi Milliye Saat 21-22 Siirleri Dört Hapisaneden Rubailer Türk siirinin cizgisini degistirmis, cok yönlü, evrensel boyutlu bir sair ve yazarin bu basim icin yeniden gözden gecirilmis, kaynak metinler esas alinarak düzeltilmis külliyati... Tadimlik Biz ki Istanbul sehriyiz, Seferberligi görmüsüz Kafkas, Galicya, Canakkale, Filistin, vagon ticareti, tifüs ve Ispanyol nezlesi bir de Ittihatcilar, bir de uzun konclu Alman cizmesi 914ten 18e kadar yedi bitirdi bizi. Mücevher gibi uzak ve erisilmezdi seker erimis altin pahasinda gazyagi ve namuslu, caliskan, fakir Istanbullular sidiklerini yaktilar 5 numara lambalarinda. Yedikleri misir kocaniydi ve arpa ve süpürge tohumu ve cöp gibi kaldi cocuklarin boynu. Ve lakin Tarabyada, Pötisanda ve Adada Kulüpte akti Ren saraplari su gibi ve sekerin sahibi kapladi Milovicin yorganina 1000 liraliklari. Milovic de beyaz at gibi bir kari. Bir de sakali Halifenin, bir de Vilhelmin biyiklari. Biz ki Istanbul sehriyiz, güzelizdir, dört yanimiz mavi mavi dagdir, denizdir. Öfkeli, büyük bir sair Ey bin kocadan arta kalan bilmem neyi bakir demis bize ve bir baskasi, yekpare Acem mülkünü feda etti bir sengimize. Biz ki Istanbul sehriyiz, iste, arzederiz halimizi Türk halkinin yüce katina. Mevsim yazdir, 919dur. Ve tesrinlerinde gecen yilin dört düvele teslim ettiler bizi, gözü kanli dört düvele anadan dogma cirilciplak. Ve kurumustu ve kan icindeydi memelerimiz. Biz ki Istanbul sehriyiz, Fransiz, Ingiliz, Italyan, Amerikan bir de Yunan, bir de zavalli Afrika zencileri yer bitirir bizi bir yandan, bir yandan da kendi köpek döllerimiz Vahdettin Sultan, ve damadi Ferit ve Ingiliz muhipleri ve Mandacilar. Biz ki Istanbul sehriyiz, yüce Türk halki, malmun olsun cektigimiz acilar... 919 Temmuzunun 23üncü günü pek mütevazi bir mektep salonunda inikad etti Erzurum Kongresi. Erzurumun kisi zorludur, balam, tandirinda tezek yakar Erzurum, buz tutar yigitlerin biyigi ve geceleyin karli ovada kaskati katilasmis, donmus görürsün karanligi. Erzurumda kavaklar, balam, Erzurumda kavaklar tane tane, kavaklarda tane tane yapraklar. Ve terden ve toz dumandan ve sinekten gecilmez Erzurumda yaz gelip de basti miydi sicaklar. Erzurumun düzdür, topraktir dami. Erzurumun güzelleri giyer, balam, incecik ak yünden ehrami. Yürek boynun büker, balam, Erzurumlu türkülere. Halim selimdir Erzurumun adami ve lakin dönmesin gözü bir kere... Erzurumda on dört gün sürdü Kongre orda, mazlum milletlerden bahsedildi bütün mazlum milletlerden ve emperyalizme karsi dövüslerinden onlarin. Orda, bir Srayi Millden bahsedildi, Iradei Milliyeye müstenit bir Srayi Millden. Buna ragmen, si gelmiyelim diyenler vardi, makami hilafet ve saltanata. Hatta casuslar vardi icerde. Buna ragmen, Bütün aksami vatan bir küldür denildi. Kabul olunmaz, denildi, Manda ve Himaye... Buna ragmen, Istanbulda bircok hanimlar, beyler, pasalar, Türk halkindan kesmislerdi umudu. Yagdirildi telgraflar Erzuruma Amerikan mandasi altina girelim, diye. Istiklal, diyorlardi, sayani arzu ve tercihtir, amma bugün bu, diyorlardi, mümkün degil, birkac vilayet, diyorlardi, kalacak elde, su halde, diyorlardi, su halde, Memaliki Osmaniyenin cümlesine samil Amerikan mandaterligini talep etmegi memleket icin en nafi bir sekli hal kabul ediyoruz. Fakat bu sekli halli kabul etmedi Erzurumlu. Erzurumun kisi zorludur, balam, buz tutar yigitlerin biyigi. Erzurumda kaskati, dimdik ölür adam, kabullenmez yilginligi... Istanbulda hanimlar, beyler, pasalar, tül perdeler, kravatlar, apoletler, siseler, citi piti dilleri ve pamuk gibi elleri ve bicare telgraf telleri devretmek icin Amerikaya Anadoluyu söyle diyorlardi Erzurumdakilere Bizi bir basimiza biraksalar, tarafgirlik ve cehalet ve cok konusmaktan baska müspet bir hayat kuramayiz. Iste bu yüzden Amerika cok isimize geliyor. Filipin gibi vahsi bir memleketi adam etti Amerika. Ne olacak, biz de on bes, yirmi sene zahmet cekeriz, sonra Yeni Dünyanin sayesinde istiklali kafasinda ve cebinde tasiyan bir Türkiye vücuda geliverir. Amerika, icine girdigi memleket ve millet hayrina nasil bir idare kurdugunu Avrupaya göstermek ister. Hem artik isi uzatmaga gelmez. Cok tehlikeli anlar yasiyoruz. Sergüzest ve cidal devri gecmistir Türkiyeyi genis kafali birkac kisi belki kurtarabilir. 4 Eylül 919da toplandi Sivas Kongresi, ve 8 Eylülde Kongrede bu sefer yine ortaya cikti Amerikan mandasi. Ak koyunla kara koyunun gecitte belli oldugu günlerdi o günler. Ve Istanbuldan gelen bazi zevat, sapsari yilginliklariyla beraber ve ihanetleriyle birlikte bir de Amerikan gazeteci getirmistiler. Ve Erzurumlulardan ve Sivaslilardan ve Türk milletinden cok isbu Mister Bravna güveniyorlardi. Bu zevata Istiklalimizi kaybetmek istemiyoruz efendiler denildi. Fakat ayak diredi efendiler Mandanin, istiklali ihlal etmiyecegi muhakkak iken, dediler, Herhalde bir müzaherete muhtaciz diyorum ben, dediler, Hem zaten, dediler, birbirine mani seyler degildir istiklal ile manda. Ve esasen, dediler, müstakil kalamayiz böyle bir zamanda. Memleket harap, toprak corak, borcumuz 500 milyon, varidat ise 15 milyon ancak. Ve Allah muhafaza buyursun Izmir kalsa Yunanistanda ve harbetsek, düsmanimiz vapurla asker getirir. Biz Erzurumdan hangi simendiferle nakliyat yapabiliriz Mandayi kabul etmeliyiz, hemen, dediler. Onlar dretnot yapiyor, biz yelkenli bir gemi yapamiyoruz. Hem, Istanbuldaki Amerikan dostlarimiz Mandamiz korkunc degildir, diyorlar, Cemiyeti Akvam nizamnamesine dahildir, diyorlar. Ve böylece, bin dereden su getirdi Istanbuldan gelen zevat. Sivas, mandayi kabul etmedi fakat, Hey gidi deli gönlüm, dedi Akilli, umutlu, sabirli deli gönlüm, ya ISTIKLL, ya ölüm dedi. Kambur Kerim de böyle dedi aynen. Adapazarliydi Kambur Kerim. Seferberlikte ölen babasi marangozdu. Seferberlik denince aklina Kerimin cok beyaz bir yastikta kara sakalli bir ölü yüzü, Fahri Bey ciftliginde patates toplayip kaz gütmek, mektep kitaplari ve bir de saclari altin gibi sari fakat alni cizgiler icinde anasi gelir. 335te Kerim Eskisehir e gitti, mektebe, teyzelerin