12,99 €
inkl. MwSt.

Versandfertig in über 4 Wochen
payback
6 °P sammeln
  • Broschiertes Buch

Bilgi toplumu örgütlerinin vizyonu, insani mutlu etmeye yöneliktir. Bu vizyona uygun paradigmalar gelistirilmekte, örgüt ve yönetim felsefesi yeniden sekillenmektedir. Arastirmalar da insan ögesi üzerinde odaklanmaktadir. Cünkü en degerli varlik insandir. Örgütler insanla anlam kazanir, insanla sekillenir ve insanla basarila ulasabilir. Yirminci yüzyilin ikinci yarisindan sonra yönetim biliminde insan kaynaginin önemi daha iyi anlasilmaya baslamis ve arastirmalarbu alanda yogunluk kazanmistir. Örgüt yönetiminde is görenlerin islerinden beklentileri, ihtiyac türleri, ihtiyaclarin boyutlari…mehr

Produktbeschreibung
Bilgi toplumu örgütlerinin vizyonu, insani mutlu etmeye yöneliktir. Bu vizyona uygun paradigmalar gelistirilmekte, örgüt ve yönetim felsefesi yeniden sekillenmektedir. Arastirmalar da insan ögesi üzerinde odaklanmaktadir. Cünkü en degerli varlik insandir. Örgütler insanla anlam kazanir, insanla sekillenir ve insanla basarila ulasabilir. Yirminci yüzyilin ikinci yarisindan sonra yönetim biliminde insan kaynaginin önemi daha iyi anlasilmaya baslamis ve arastirmalarbu alanda yogunluk kazanmistir. Örgüt yönetiminde is görenlerin islerinden beklentileri, ihtiyac türleri, ihtiyaclarin boyutlari üzerinde durulmus ve karsilanma düzey ve bicimleri arastirmalara konu edilmistir. Bununla birlikte özellikle 90li yillarda örgütsel kültür, arastirmaci ve uygulayicilarin ilgisini daha fazla cekmeye baslamistir. Toplumsal yasam bicimi olarak tanimlanan kültürün örgütsel boyutu ve islevleri üzerindeki calismalarin yaninda kültürel boyutun önemli bir bileseni olan mesleki etik, örgütsel etik ve yönetimsel etik gibi konular da dikkat cekmeye baslamistir. Iletisim teknolojilerindeki hizli degisim, hayata anlam vermede ve toplumsal iliskilerde cok hizli degisimlere sebep olmustur ve bu durum daha da hizlanmaktadir. Bilgiye erisimin zaman mekandan bagimsiz hale gelmesi özellikle Z kusagi olarak adlandirilan 2000li yillarda dogmus olan genclerin anlama ve degerlendirme bicimlerini köklü degisime ugratmistir. Basili medyaya ilgi azalmakta, televizyon gibi görsel medyanin da gencler tarafindan hizla terkedildigi gözlenmektedir. Genc kusaklar arasinda iletisimden etkilesime, aliskanliklardan tercihlere, dinlenmeden beslenmeye her sey degismektedir. Günlük hayatin hizi ve cesitlenmesi, Genetigi Degistirilmis Organizmalar GDO olarak adlandirilan gidalarla hizli beslenme aliskanliklari insanlarda obezite gibi bedensel rahatsizliklara yol acmaktadir. GDOlu gidalarin insan bedenine verdigi zarar gibi, özellikle internet ve benzeri erisim kanallari araciligiyla cok kisa sürede, kaynagi pek bilinmeyen, cogu zaman gercegi yansitmayan, bilgi yiginlarina erisim cok daha hizli ve sinirsiz hale gelmektedir. Gercekleri yansitmayan, en azindan kuskulu olan bilgilere de Genetigi Degistirilmis Bilgi denebilir. GDOlu gidalarla nasil ki saglikli bir bünyeye sahip olmak pek mümkün degil ise GDB ile de saglikli iletisim ve bilim gerceklestirilemez. Ayni sekilde sinir tanimayan iletisim agiyla kültürler arasi farkliliklar kalkmakta ve yerel, milli kültür kontrolsüz sekilde degisime ugramaktadir. Ana kodlari degistirilmis ya da karistirilmis olan kültür icin de GDK kavrami kullanilabilir. Genetigi degistirilmis kültürle saglikli toplumsal yapinin olusturulmasi da pek mümkün görülmemektedir. Toplumsal hafizanin saglikli olusabilmesi saglikli egitimle mümkün olabilir. Ailede baslayan egitim cevrede ve özellikle okulda cok daha özenle düzenlenerek verilmelidir. Okullar sadece bilgi, beceri kazandiran kurumlar olmak yerine anlayis, hikmet ve marifetin yasanilarak kazanildigi kurumlar olmalidir. Toplum ve ailenin en düzenli destekleyicisi olan okullarin, toplumun özünü yansitan degerlerin yasandigi, desteklendigi ve gelistirildigi ortamlara dönüsebilmesi icin özellikle okul yöneticiler, ögretmenler, veliler, diger tüm paydaslar ve bunlar araciligiyla ögrenciler milli kültür ve milli ahlak anlayisiyla evrensel degerleri de harmanlayarak sekillenen egitimle gelecege saglam temellerle yönelebilir. Bu calismada egitim kurumlarinda kültürel liderlik ile meslek ahlaki ele alinmistir. Köklü bir kültürel birikimi bulunan toplumumuzda, egitim örgütlerinde cagdas bilimsel gelismeler isiginda kültürel degerlerle toplumsal bilincin olusturulabilecegine inanilmaktadir. Bu calismanin ilk baskisindaki muhtemel hata ve eksikliklerin düzeltilmesi icin okuyuculardan öneri beklenmektedir. Dr. Bilal Yildirim