19,99 €
inkl. MwSt.

Versandfertig in über 4 Wochen
payback
10 °P sammeln
  • Broschiertes Buch

Simmel, bir disiplin olarak sosyolojinin kurucularindan biri olmasina ve özellikle Kracauer ve Benjamin gibi Frankfurt Okulu kuramcilarini derinden etkilemis olmasina ragmen uzun yillar unutulmus bir düsünür olarak kaldi. 80li yillarda baslayan modernlik tartismalariyla birlikte, özellikle Anglosakson düsünce dünyasi icinde önemi yeniden fark edilen Simmelin kaleme aldigi cok sayida eserden yapilmis bir secki Bireysellik ve Kültür. Seckide sosyolojinin kültür, tahakküm, catisma, mübadele gibi temel kavramlarini acimlayan, yabanci, yoksul, cimri, maceraci gibi sosyolojik tipler hakkinda son…mehr

Produktbeschreibung
Simmel, bir disiplin olarak sosyolojinin kurucularindan biri olmasina ve özellikle Kracauer ve Benjamin gibi Frankfurt Okulu kuramcilarini derinden etkilemis olmasina ragmen uzun yillar unutulmus bir düsünür olarak kaldi. 80li yillarda baslayan modernlik tartismalariyla birlikte, özellikle Anglosakson düsünce dünyasi icinde önemi yeniden fark edilen Simmelin kaleme aldigi cok sayida eserden yapilmis bir secki Bireysellik ve Kültür. Seckide sosyolojinin kültür, tahakküm, catisma, mübadele gibi temel kavramlarini acimlayan, yabanci, yoksul, cimri, maceraci gibi sosyolojik tipler hakkinda son derece özgün gözlemler gelistiren, bireysellik, özgürlük, duyular, ask, askinlik ve din gibi geleneksel olarak felsefeye ait görülen temalar üzerinde sasirtici ve düsündürücü fikirler gelistiren yazilara yer verildi. Yazarin Sosyoloji ve Paranin Felsefesi gibi hacimli eserlerinden bazi parcalarin yani sira ancak ölümünden sonra bir kitap icinde yayimlanan bazi önemli yazilarini da iceren bu secki, Ingilizcede Bireysellik ve Toplumsal Bicimler adiyla yayimlanan edisyonu temel almakla birlikte, cevirmen Tuncay Birkan tarafindan eklenen üc yaziyla zenginlestirildi. Tadimlik Tarih Nasil Mümkün Olur, 1905, s. 31-32 Dolaysiz deneyimin olusturdugu hammadde, tarih dedigimiz teorik yapi haline nasil gelir Söz konusu dönüsüm genellikle zannedildiginden cok daha radikaldir. Bunu gözler önüne sermek demek, tarihsel gercekcilige tarih biliminin gecmisi gercekte nasilsa öyle yansitan bir ayna imgesi sunmasi gerektigi görüsüne dair bir elestiri gelistirmek demektir. Bu görüs de, tipki gercekligin kopyasini cikartiyormus gibi davranirken bu kopyalama ediminin gercekligin icerigini aslinda ne kadar kapsamli bir bicimde stilize ettiginin farkina varmayan sanattaki gercekcilik kadar ciddi bir hata yapmaktadir. Insan zihninin doganin kavranisinda gösterdigi bicimleyici etki dikkate alinir genellikle. Tarih söz konusu oldugunda ise bu etki bu kadar kolay algilanmaz, zira tarihin malzemesi zihnin ta kendisidir. Insan zihni tarihi yaratirken, kullandigi kategorilerin bagimsiz karakteri ve bunlarin malzemelerini sekillendirme tarzi doga biliminde oldugu kadar bariz degildir. Ayrintili olarak olmasa da ilkesel olarak belirlememiz gereken sey, tarihsel bilginin a priori boyutudur. Tarihyaziminin sadece olaylari yeniden ürettigini, bunu yaparken de olsa olsa niteliksel bir yogunlastirma islemine basvurdugunu düsünen tarihsel gercekcilige karsi, Kanti izleyerek, Tarih nasil mümkün olur diye sormanin neden makul bir soru oldugunu göstermemiz gerekir. Kantin kendi sorusuna doga nasil mümkün olur verdigi cevap, bir yasam felsefesi icin degerlidir. Degeri de, benin, Kant sayesinde, dogaya karsi kazandigi özgürlükten gelir. Ben dogayi kendi tasarimi olarak ürettigi ve dogayi meydana getiren genel yasalar kendi zihnimizin bicimlerinden baska bir sey olmadigi ölcüde, dogal varolus egemen bene tabi kilinmistir. Benin keyfiligine ve gecirdigi kendine özgü degisimlere degil kuskusuz, onun varligina ve bu varligin buyruklarina bene dissal olan normlardan kaynaklanmayan, tam da onun hayatini olusturan buyruklara tabi kilinmistir. Kantin cevabi modern insani tehdit eden iki baski kaynagi olan doga ve tarihten birinden kurtulmayi saglar. Bunlarin ikisi de özgür, kendi kendinin hakimi kisiligi boguyor gibi görünür. Doga, mekanikligiyle ruhu tasin düsmesi ve yapragin filizlenmesiyle ayni kör güclere tabi kildigi icin; tarih de, ruhu, tarihin dokusunu olusturan toplumsal ipliklerin kesisme noktasindan ibaret bir hale getirdigi ve ruhun bütün yaraticiligini irkindan aldigi mirasi idare etmeye indirgedigi icin. Ampirik varolusumuzun doga tarafindan tutsak edilmesi, Kanttan beri, zihnin özerkligiyle dengelenmistir Bilincimizdeki doga resmi, doganin güclerinin ve ruh karsisinda bürünebilecegi kiliklarin kavranmasi, bizatihi ruhun basarisidir. Gelgelelim doganin ben üzerindeki, zihin tarafindan baglanan kelepceleri artik bizatihi zihin tarafindan zincire vurulmaya dönüsmüstür. Tarihin bireysel kisilik üzerindeki zorunlulugu ve üstün kudreti, bu tarih insan zihninin ürünü oldugu icin, özgürlük kiligina bürünebilse de, aslinda tarih de verili bir sey olarak, bir gerceklik, kisi-üstü bir güc olarak yine benin dissal bir fail tarafindan ezilmesini temsil eder. Aslinda yabanci bir güce esaretten ibaret olan seye özgürlük diye bakma ayartisi burada daha incelikli bir bicimde isbasindadir, cünkü bu durumda bizi baglayan sey kendimizle ayni özdendir. Kantin dogalciliktan kurtulmamizi sagladigi gibi, artik tarihselcilikten de kurtulmamiz gerekmektedir. Belki ayni bilgi elestirisi burada da zihnin, adina tarih dedigimiz zihinsel varolus tasavvurunu sadece bilen öznede bulunan kategoriler yoluyla bagimsiz olarak olusturmasinda basarili olabilir. Bilinen bir sey olarak insan, doga ve tarih tarafindan olusturulur; ama bilen olarak insan dogayi ve tarihi olusturur. Her türlü ruhsal gercekligin bilince geldigi, her benin tarihi olarak zuhur eden form, bizatihi, yaratici benin bir ürünüdür. Zihin kendi kendinin farkina, olusun akisi icinde varir, ama zihin söz konusu akisin kiyilarini ve icindeki akintilari coktan belirlemis ve böylece onu tarih haline getirmistir. Bu kitapta1 yer alan incelemeler, tipki Kantin dogalcilik karsisinda yaptigi gibi, tarihselcilik karsisinda insan tininin özgürlügünü yani bicim verici yaraticiligini korumak gibi genel bir hedefe hizmet ediyorlar.