13,99 €
inkl. MwSt.

Versandfertig in über 4 Wochen
payback
7 °P sammeln
  • Broschiertes Buch

Mna Urgan Bir Dinozorun Anilarini yazarken kitabinin bu kadar cok okunacagini hic beklemiyor, Benim gibi bir kocakarinin hayatini kim merak eder ki... diyordu. Ama öyle olmadi. Yüzbinlerce kisi bu ufak tefek, beyaz sacli, sigara icen, cesur, komünist ve ateist oldugunu televizyon ekranlarinda söyleyen Ingiliz Edebiyati profesörünün anilarini okudu ve kendiyle alay etmeyi bilen bu zeki kadini cok sevdi. Cünkü o, Türkiye aydininin sicak ve zeki dilidir. Samimi bir düsünce sahibinin, aykiri da olsa, tüm kesimler tarafindan kucaklanacaginin kanitidir. Türkiye simdi de onun yeni kitabi Bir…mehr

Produktbeschreibung
Mna Urgan Bir Dinozorun Anilarini yazarken kitabinin bu kadar cok okunacagini hic beklemiyor, Benim gibi bir kocakarinin hayatini kim merak eder ki... diyordu. Ama öyle olmadi. Yüzbinlerce kisi bu ufak tefek, beyaz sacli, sigara icen, cesur, komünist ve ateist oldugunu televizyon ekranlarinda söyleyen Ingiliz Edebiyati profesörünün anilarini okudu ve kendiyle alay etmeyi bilen bu zeki kadini cok sevdi. Cünkü o, Türkiye aydininin sicak ve zeki dilidir. Samimi bir düsünce sahibinin, aykiri da olsa, tüm kesimler tarafindan kucaklanacaginin kanitidir. Türkiye simdi de onun yeni kitabi Bir Dinozorun Gezileri ile yeryüzünde keyifli ve uygar bir yolculuk yapacak. Dinozorca yani az parayla, tadini cikarmayi ve insanlari tanimayi hedefleyerek yapilmis bu gezileri gülümseyerek okuyacak, okurken düsünecek, yeryüzünü ve kendini taniyip ögrenecek, sevecek. Tadimlik Ilk mavi yolculuguma 1963te gittim. Otuz iki kisi, Kusadasindan, Macera adli, büyük, ama köhne bir tekneye bindik. Gece yarisindan sonra yola ciktik. Zaten geceleri rüzgar kesildiginden, ancak gec saatlerde denize acilirdik her zaman. Gelgelelim bu ilk yolculugumda rüzgarin kesildigi falan yoktu. Tam tersine öyle bir firtina vardi ki, güvertede acik havada yatan bizler, dalgalar üstümüzden gectigi icin, sirilsiklam oluyorduk geceleri. Calkalana calkalana, nerdeyse batacak durumlara gelerek, birkac günde, perisan bir halde Bodruma vardik. Beni deniz tutmadigi icin, herkesten daha az perisandim. Ancak bir tek kez, lodoslu havada Büyükadadan Karaköye gecerken deniz tutmustu; ama yanimdaki hic obur olmayan ve dehsetler icinde lokmalarimi sayan beye göre, tam on yedi tane midye dolmasi yemistim ögle yemeginde. Neyse, o deniz yolculugunda midye dolmasi gibi seyler yemedigimden deniz tutmadigi icin, herkesten daha az perisandim. Ama islak battaniyelerin altinda buz kesen ayaklarim, tekneye binmeden önce gittigimiz Efesin ilik mermerlerini özlemisti. O mermerler öyle pürüzsüzdür ki, onlara ayakkabiyla basmaya kiyamadigim icin, yalinayak gezmistim Efeste. Yolculugumuzun bu kötü baslangici bizleri yildirmadi. O siralarda dünyalar güzeli bir yer olan Bodruma varir varmaz, aslan kesildik hepimiz. Bu arada yolculuga Kusadasindan baslamanin yanlis oldugunu; Gökovaya gitmek icin Bodrumdan, Fethiye Körfezine gitmek icin de Marmaristen yola cikmak gerektigini anladik. Bana kalirsa, gercek bir mavi yolculuk Bodrumdan baslamali, Antalyada, hatta Alanyada bitmeli. Gelgelelim böyle bir gezi bir aydan fazla süreceginden para ve zaman acisindan pek olasi degil. Üstelik Yedi Burunlar sorunu var. Cok firtinali bir denizde, sulara uzanan sipsivri kayaliklara carpabilirsiniz her an. Bu yüzden de, deniz tutan yolcular da, kaptanlar da pek yanasmazlar oralardan gecmeye. Ama bunu göze alirsaniz, o güzel Patara kumsalina varirsiniz. Varinca da baska bir sorunla karsilasirsiniz. Cünkü Pataranin önü acik denizdir. Siginip demir atabileceginiz bir koy yoktur. Bu yüzden, Pataraya, Kalkandan karayoluyla gitmeyi herkes yeg tutar. Biz de ancak bir iki kez denizden gidebildik oraya. Tiyatrolu antik bir kent olan Patara, denizden sürekli gelip kiyiya yigilan kumlarin olusturdugu tepelerle doludur. O kum tepelerinin altinda nelerin gömülü oldugu pek bilinmez.